Bir yudum Kıvan

Bir yudum Kıvan

24 Mayıs 2015 Pazar

Özel Oyun Saati


 
Geçtiğimiz ay Happy Nest’de Derya Utku’nun “Çocuğun Dili: Oyun” seminerine katıldım. Hem birlikte kaliteli zaman geçirmek hem çocuğumuzu anlamak hem de çocuğumuza oyunla birlikte değer yargılarımızı öğreteceğimiz özel oyun saatini anlattı katılımcılarına. Hepimiz biliyoruz ki oyunun çocuk üzerinde çok fazla olumlu etkileri var. Doğdukları günden itibaren dış dünyayı tanımaya çalışan bebeklerin/çocukların zihin ve beden gelişimi oyun ile desteklenir. En basitinden söylenenleri yeni algılamaya ve dış dünyayı yeni keşvetmeye başlayan bebeğin oynadığı “cee oyunu” ayrılık ve tekrar kavuşmayı temsil eden bir özellik taşıyor. Yani sevgili anneler evimizde, dışarıda bebeğimizle oynadığımız en basit bir oyunla bile onların gelişimine büyük katkı sağlamış oluyoruz.

Derya Hanım, “Çocuğunuzla birlikte özel bir oyun saati belirleyin ve sadece bu oyun saatinde oynayacağınız özel oyuncaklar edinin” diyor. Bu özel oyunun amacı, çocuğumuza onunla birlikte olduğumuzu, onun yanında olduğumuzu, onu duyup, gördüğümüzü, onu anladığımızı, onu önemsediğimizi ve onun için vakit harcadığımızı hissettirmekmiş. Bir diğer amacı ise, çocuğumuza sınır öğretmiş oluyormuşuz. Zaman sınırlaması, mekan sınırlaması ve oyuncak sınırlaması.. Bunu nasıl mı yapacağız? Özel oyun saatine başlamadan önce çocuğumuza örneğin, seninle bundan sonra Çarşamba günleri akşam yemeğinden önce özel mekanımızda 1 saat oyun oynayacağız diye işe başlıyoruz . Özel mekan ise evimizin herhangi bir köşesi, merdiven altı, halının üstü 3 yaş altı çocuklar için çitlerle çevrilmiş bir alan ya da çocuğun odası olabilir. Yukarda da belirttiğim gibi özel mekanla çocuğumuza sınırı aşılamış oluyoruz. Oyun esasında çocuğumuz o mekandan ayrılmak isterse ona mekandan çıkmaması gerektiğini oyunu burada oynayacağımızı söylüyoruz. Eğer mekandan çıkma konusunda ısrarcıysa oyunu burada bitireceğimizi ve bir dahaki özel oyun zamanımıza kadar beklemesi gerektiğini söylüyoruz. Böylelikle çocuğumuz o oyuncaklar ile oynamak için bir sonraki oyun zamanını beklemiş oluyor ve biliyor ki oyunu tekrar terk edersem oyuncaklarımla yine uzun bir süre oynayamayacağım.

Oyuncak seçerken oyuncakların bir amaca yönelik olmasına özen gösteriyoruz. Çünkü çocuklarımız o oyuncaklarla oynamaya başladığı vakit farkında olmadan bizlere mesaj vermiş olacaklar. Her ne kadar birçok ebeveyn istemeselerde  bu oyun saatinde saldırganlığa yönelik oyuncaklarda olmalı diyor Derya Utku. Çünkü, maalesef gerçek hayatta bunlar var ve çocuğun da bunları bilmesi gerektiğini düşünüyor. Oyuncak listesini hazırlarken mekanik oyuncaklardan kaçınmamız gerekiyor bu altın kural. Bir diğer altın kural ise bu listede yer alan oyuncaklarla sadece o özel oyun saatinde oynanacak olması. Kesinlikle diğer zamanlarda bu oyuncaklarla oynanmıyor böylelikle çocuğumuza sabretmeyi de öğretmiş oluyoruz. Oyun oynarken bizim yapmamız gereken çocuğumuzu gözlemlemek, kesinlikle direktif vermiyoruz. Oyun içinde kural koymuyoruz ama kuralları hatırlatıyoruz. Diyelim ki, oyun sırasında çocuğunuz kendisine, size ya da oyuncaklarına zarar vermeye başladı sakin bir şekilde kendimize, karşı tarafa, oyuncaklara zarar vermek yok eğer bu hareketini tekrarlarsan oyunu bitirmek zorunda kalırız diye net tavrımızı gösteriyoruz. Oyunu onların kurmasını ve bizleri yönlendirmesini bekliyoruz. Diyelim ki çocuğunuz köpeği ile oynamaya başladı sizin elinize de timsah verdi. Peki benden şimdi ne  yapmamı istiyorsun diye ona sormalıyız. Sizi yönlendirmesini bekliyorsunuz ve o ne derse aynısını yapıyorsunuz. Eğer sizi yönlendirmiyorsa birşey yapmadan sizi oyuna davet etmesini bekliyorsunuz.

Oyun oynarken dikkat etmemiz gereken bazı noktalar var. Bu noktalar sayesinde çocuğumuzun iç dünyasına girip bize vermiş oldukları mesajları çok iyi bir şekilde alabiliriz.

Çocuğuma ne oluyor ? Ne hissediyor ?

Çocuğum ne oynuyor ? Nasıl oynuyor ?

Çocuğumun oyun teması ne ? O gün nelerle oynadı ?

Oyun oynarken bana ne oluyor ? Ben ne yaptım ?

Oyun oynarken ben neyi iyi yaptım? Neyi eksik yaptım?

Oyun oynarken ben ne hissettim ? Çocuğum bana ne hissettirdi ?

Bu soruların yanıtlarını bulmamız ileride oynayacağımız oyunlarda çocuklarımızı daha iyi anlamamızı ve onlarla doğru iletişim kurmamızı sağlayacaktır.

Bu özel oyun saatini çocuğu ile yapmaya başlayan bir annenin bize bahsetmiş olduğu bir örneği de paylaşmak isterim sizlerle. Annemiz bizlere oyun saatine başladıklarında çocuğunun en önce peluş ayıcıklarının yanına gidip onları konuşturmaya başladığını söyledi. Çocuğun, bak ayıcık! yemeğini yemezsen annen sana çok kızar o yüzden hemen yemeğini ye tamam mı? Sana yemeğini ye diyorum çabuk! Ve buna benzer cümleler kurduğunu söyledi. Bu oyun sayesinde anne günlük yaşantısında yemek konusunda çocuğuna aynı şekilde davrandığını fark etmiş. Çalışan  ve 2 çocuklu bir anne olarak maalesef yemek konusunu aceleye getirdiğini ve yemesi konusunda da çok ısrarcı olduğunu söylemiş.

Yani sevgili anneler, çocuklarımızla oyun oynarken onları biraz daha dikkatli izlersek kendi yansımamızı  onlarda görebilir ve hatalarımızı daha kolay düzeltebiliriz.

 

Hepimize bol oyunlu günler dilerim.

Sevgiler.

 

 

 

5 Mayıs 2015 Salı

Doğumdan sonra nasıl kilo veremedim?

Evet başlığı doğru okudunuz sevgili anneler. Doğumdan sonra nasıl kilo veremediğimi okuyacaksınız şimdi bu postumda :)) şaşırmayın karşınıza çıkan bloglarda hep taze annelerin doğumdan sonra nasıl incecik olduğunu okudunuz ve imrendiniz değil mi? Üzülmeyin sakın sizin gibi o kadar çok anne var ki. Başta ben :))
Hamileliğim süresince toplam 19 kilo aldım. İç karnım geniş olduğu için hiç kocaman göbeğim olmadı. Hiç o 19 kilo göze batmadı yani. Gerçi hiç bir zaman incecik bir hatun olmadım balık etliydim hep 1.74 boya 70 kilo hamile başlamıştım. Tombiş tombiş bacaklarım vardı hep. Doğumdan sonra hastanede tartıldığımda 3 kilo gitmişti benden bebeğimin 3.300 gr doğmasına rağmen Korkuyla bağıran yüz neyse ben hiç aldırış etmedim buna. 2 gün sonra eve geldiğimde bir 4 kg daha gittiğini gördüm vücudumdan yani toplamda 7 kilo vermiştim. Bu arada hamile kalmadan önce sıkı bir diyet yapmıştım 82 kg dan 70kg düşmüştüm. Bilinçli bir kilo vermeydi ve şekeri, karbonhidratı çıkartmıştım hayatımdan. Doğumdan sonrada öyle oldu zaten bünyem bir tuhaftı canım hiçbirşey yemek istemiyordu. 1 hafta içinde benden bir 5 kg daha gitmesin mi? Yani doğumdan sonra 15 gün içerisinde ben toplamda 12 kg vermiş oldum. Şimdi buraya kadar mükemmel bir kilo verme hikayesi okudunuz değil mi? Sizi kandırdığı mı sakın düşünmeyin. Asıl hikaye şimdi başlıyor. Bu 15 günlük süreçte canım oğlum yemek savaşı veriyormuş resmen, açlık sınırında yaşamış yavrucuğum. Meğer benim sütüm gelmiyormuş vücudum çok az üretiyormuş o muhteşem sıvıyı. 15 günden sonra oğluma mama takviyesi yapmak zorunda kaldık ve bu da bana çok dokundu. Bu yüzden doktorumuzu harfiyen dinledim ve ağzımı hiç boş bırakmadım. Devamlı süt arttırıcı gıdalar malt içecekleri tükettim. Oldum mu 15 günde 90 kg. Tam 8 ay 90 kg dolaştım. Olsun yüzüm güzel gülümsemem yeter mantığı ile dolaştım ve hiç bir çaba göstermedim zayıflamak için. Bebeğim ek gıdaya da başlamıştı halbuki. Çünkü 6-7 ayına kadar tamamen bebeğim için süt üretmek vardı aklımda 200 kg bile olabilirdim onun için. Nasıl olsa veririm diye oyalıyormuşum meğer kendimi. Yaz ayına gireceğim üzerimizden kıyafetler yavaş yavaş azalıyor bende hiç kıpırdanma yok. Yemeğe devam. Yaza girdik denize gireceğiz bir de utanmadan bikini giyeceğim bende 1kg incelme yok. Ayy aman allahım çıldırmak içten değil. Plates cdleri topları alet edevatları hepsi temin edildi yapan yok (hala dolabın içinde duruyorlar) Haziran başında annemlerle beraber oğluşuda alıp yazlığa gittik. Temiz hava deniz, kum, kıvan derken 1-2 kilo gitti benden birazda dikkat ettim yediklerime moralim yerine geldi. Temmuzda İstanbula geri geldik gelir gelmezde dukana başlayayım dedim 15 günde 4 kg verdim ama diyeti yapması çok zor geldi kolay görünen ama özelliklede yaz aylarında acayip irade isteyen bir diyet.  Hele benim gibi meyve düşkünüysen yazın kesinlikle yapamazsın. Temmuz ortası yazlığa geri döndük bütün yazı 84-86 kg arası geçirdim. Koca yaz utanmadan bikiniyle denize girdim. Allahtan evin önü deniz seni kimsecikler görmüyorda utanmadan sıkılmadan girebildim. Bu arada Kıvan'da hareketlenmeye ve emeklemeye başladı onun peşinde dolanmaktan İstanbula döndüğümde 82 kg düşmüştüm. 1 aydır İstanbuldayız ben hala 82 kg da istifimi bozmadan devam ediyorum. Kalan 12 kg nasıl gidecek bilmiyorum. Kıvan'ı hala emziriyorum sabah öğle akşam her istediğinde sütümünde maşallahı var. Eskisi gibi yemiyorum tabi.  Ekmeği sadece kahvaltıda yiyorum mesela şeker de kullanmıyorum. Arada pasta börek çörek götürüyorum tabii ama çok değil. Sanırım sıkı bir diyet şart ama motivasyona ihtiyacım var. Benim gibi olan annecikler hadi motive edelim birbirimizi de kurtulalım şu fazlalıklardan. 

Sağlıklı, ince ve güzel olmak dileği ile,
 
Not: Bu post 16.10.2014 de yazılmıştır. Bu güne kadar kiloda hala bir azalma yoktur :)
 
Sevgiler,

                              

Emzirme Hikayem



Epidural sezeryan ile doğum yaptığım için sanırım bebeğimi ilk olarak doğumdan 1 saat sonra emzirebildim. Zaten rüyada gibiydim. Bir mucize kollarımdaydı ve benim ürettiğim bir sıvı ile can buluyordu sanki. Her yeni doğan bebek gibi doğuştan emme refleksine sahipti benim oğluşumda. İlk emzirme denememiz fena gitmiyordu. Bebek hemşirelerinin yardımıyla bebeğimin karnını doyurduğumu düşünüyordum. Sonraki emzirme anımız biraz problemli oldu memeyi alamadı oğluşum. Hemşiremizi çağırdık doğru pozisyonla bebeğimi emzirmeye başladım. Hastanede kaldığımız 2,5 gün boyunca emzirme konusunda sıkıntılar yaşadım. Ama maalesef hemşireler beni hiç bilgilendirmedi. Sütüm geliyor mu gelmiyor mu hiç kontrol etmediler. Mesela hiç göğsüm şişmedi. Ablamdan hatırlıyorum o da sezeryan ile doğum yapmıştı. Oğlunu kucağına alır almaz göğüsleri davul gibi şişmişti. Bende hiç öyle birşey olmadı. Meğersem sütüm çok az geliyormuş ve buda tabiki bebeğimin karnını doyurmuyormuş. Bunu bebeğim 14 günlükken öğrendik. Garibim açlık sınırında yaşamış resmen. Doğumdan 1 hafta sonra kontrolümüz vardı. Çocuk doktoru bize verilen randevu saatinde hastane dışındaymış bizimle nöbetçi doktor ilgilendi. Kilosuna baktı -50 gram. Zaten doğumdan sonra kilo kaybı olmuştu, 1 hafta içerisinde de hiç kilo almamış üstelik kilo kaybetmiş. Nöbetçi doktor durumun normal olduğunu söyledi. Fakat bunun bir annenin heleki yeni doğum yapmış bir annenin anlayabilmesi çok zordu. Bayram arifesi olduğu için Başak ablanın yanına gidemedik. Kendisine telefon açtım ve bayram dönüşü hemen muayene olmak için kendisini ziyaret ettik. Bu süre zarfında bebeğim sadece benim koynumda uyuyor kesinlikle yatağında yatmak istemiyordu. Hep göğsümdeydi. Bu durumdan mutsuz muydum tabiki değildim. Bebeğimin her an kokusunu içime çekebiliyordum ama garibim açmış. Meğer benim kokumla doyuyormuş.





Başak ablanın yanına gittiğimizde bebeğim aç olduğunu mama takviyesi yapmam gerektiğini, her istediğinde emzirmemi ve 3 saatte 1 sütümü sağmamı istedi. Sütümü sağdığımda anladım ki gelen süt çok çok az ve bebeğim gerçekten de aç :((





Her yeni doğum yapmış kadın gibi benimde aklımda olan doğum kilolarımdan kurtulmaktı. Gerçi bunun için ekstra birşey yapmıyordum ama bebeğimin heyecanından olsa gerek yeme içmeden kesilmiştim. Ama bol su tüketiyordum suyun sütü arttırdığını okumuştum birçok yerde. Anladım ki yeterli proteini almayınca da bol suyun hiçbir faydası yokmuş. Yine Başak abla girdi devreye bol bol protein ağırlıklı beslenmemi ve süt arttırıcı gıdalar tüketmemi söyledi.Helva, tayin pekmez, boza ve malt içecekleri bol bol tükettim. Kilo almayı göze ala ala yeterki sütüm gelsin de oğlumu ben besleyeyim diye yedim. Bunlara ek olarak soğan, bulgur ve pastırma da tükettim :))) Ne yapayım su içip de sütü artan annelerden değildim. Sütümü bu besinler getirdi. Benide 90 kiloya çıkardı. Hemen hemen her gün gidiyorduk Başak ablanın yanına evimize bebek tartısı almamıza rağmen bir de o tartsın diye. İçime oturmuştu çünkü oğlumun 15 gün aç yaşaması.


Artık benim sütüm geliyordu ama küçük bey biberona alışmıştı bir kere, memeyi istemiyordu. Sağıp sağıp biberonla veriyordum ama bir taraftan da sağmak bebeğimin emmesi kadar kuvvetli olmayacağı için ya sütüm tekrar azalırsa diye ödüm kopuyordu. Yapmadığım numaralar kalmamıştı. O inat ben ayrı inat ana oğul karşılıklı inatlaşıyorduk. Her fırsatta memeye tekrar alıştırmaya çalışıyordum. Meme ucu takmayı denedim, faydasını da gördüm. Ucu biberon ucu gibi olduğundan onu kolayca alıyordu bebeğim, her emdiğinde sütüm daha çok gelmeye başladı. 1-1,5 ay gibi anne sütü+mama verdim. Sonrasında beni emdi bebeğim. Şimdi 18 aylık ve beni deli gibi emmeye devam ediyor. Sütümde fazlasıyla var çok şükür. Oğlum şuan o aç kaldığı 15 günün acısını çıkarıyor resmen. Özelliklede geceleri sürekli emmek istiyor, memede uyuyor resmen. Sırt ağrılarımı anlatamam size. Onun kana kana beni emmesi bana o kadar büyük huzur veriyor ki ne gece bölünen uykumdan ne de sırt ağrılarımdan eser kalıyor sabah uyanınca.


Anneler size tavsiyem bebeklerinizi kucağınıza almanız ve yeni doğduğu zaman kucağınıza verdikleri anı hayal edip ne kadar büyüdüklerini gözlerinizle görmenizdir. Evet onlar bizim mucizelerimiz onları biz büyüttük. Mamayla büyümüyorlar mı? Tabiki büyüyorlar ama önemli olan bizim içimizden gelen mucizevi bir sıvıyla büyüyor olmaları. Emzirebildiğiniz kadar emzirin anneler ve keyfinide bebeklerinizin gözlerinin içine bakarak çıkartın. Bir de çekinmeden doya doya göğsünüzü gere gere bulunduğunuz her ortamda bebeğinizi emzirin. Utanmayın. Siz bir organınızı teşir etmiyorsunuz yavrunuzun karnını doyuruyorsunuz. Bırakın bize bakan gözler utansın. Ben oğlumu her ortamda özgürce emziriyorum. Örtü de kullanmıyorum kullansam bile göğsüm açıkta kalır muhakkak, oğlum rahat nefes alabilsin diye. Emzirmek için bebek bakım odalarına girmem ben. Sokakta bir bank bile yeter bana bebeğimi doyurmak için.







Bazı nedenlerden ötürü bebeklerini anne sütüyle besleyemeyen annelerimiz var. Ya benim gibi şanslı değiller ya da kötü koşullar nedeni ile sütleri hiç gelmemiş ve bu konuda bilgilendirilmemiş. Ama çevremde sütü geldiği halde göğüsleri bozulacak diye ya da bir an önce kilo vermek bahanesiyle kendini yemekten kesip dolayısıyla sütünü azaltıp bebeklerini emzirmeyen anneler var yaa. Gözüme gözükmeyin benim. Sırf dış görüntünüz bozulmasın diye yavrularınızı bu mucizeden mahrum bırakıyorsunuz.


Diyerek hem emzirme serüvenimi paylaşmış hem de biraz dert yanmış olayım size.


Önemli bir not eklemeden edemeyeceğim, doğum yaptıktan sonra mutlaka hastanenizde bulunan profosyonel süt sağma makinasıyla göğsünüzü sağmanızı öneririm ki böylelikle doğum sonrası ne kadar sütünüz geliyor bunu öğrenmiş olursunuz. Ayrıca süt sağma işlemi sayesinde süt kanallarınız kolayca açılabilir.


Sevgilerimle,